30 Aralık 2012 Pazar



Burgaz’da Donmuş Kareler  III.

“ aynama yansıyan anılarla, imgeler “

Fotoğraflar: Tuğrul ÜNSAL

Tasvir-i Fayton


Fayton’un Tuğrul’un vizöründen


aynama yansımış hâli…

Tuğrul’un vizöründeki faytonu gösterdiğimde, vizörün içinde hayvan oldu mu, ilk sözü alan yaşlı ve bilge deniz minaresi… “Ben bu faytonu bilmem. Benim bildiğim fayton, mitolojide bilinen adıyla Phateon, Güneş Tanrısı Helios ile kocası Habeş Kralı’nı boynuzlayan, ölümlü Clymene’nin oğludur. Nitekim bu konuyu zamanın magazin gazetesi (πεταλούδα=petaluda)’da yani Kelebek’te okuyan Phaeton,  Helios’a hesap sormaya gittiğinde, o da bu durumu doğrular. Kanıtlamak için de adına ancak tanrıların yemin ettiği Styx, Cehennem Nehri üzerine and içerim ki dilediğin her şeyi yaparım, der. Phaeton da babasının, güneşi arkasına koyup gökyüzünde güne sürdüğü ve 7/24 dünyanın etrafında döndüğü,  atlı arabayı sürmek ister.  Babası, oğlum sen Ağaoğlu Ali’nin oğlu değilsin, olmaz bu iş… bunu tanrılar bile kullanamıyor, özel dershaneler de dersini vermiyor… hem yukarıda medyum Memiş’in çiftliğindeki boğa, aslan, akrep, yengeç, gibi bilumum mahluk, kahve falı içine, döne döne çeker de öldürürler seni… dese de oğlu laf dinlemez."  Bunun üzerine Styx ırmağı üzerine yemin etmiş bulunan Helios mecburen boyun eğer ve oğlunu arabaya bindirir.”
Phaeton’un dizginleri eline almasıyla beraber, komut verenin, her boku bilirim, klanından, bir çaylak olduğunu anlayan ve kendisinden hiç de hoşlanmadıklarını şaha kalkıp, çifte atıp, duyuran atlar, parlayıp, bir de doludizgin deli gibi koşmaya başlayınca, Phaeton korkar ve dizginleri elinden bırakır. Uluslar arası hava sahasında kontrolden çıkan,  paraşütü de açılmayan, gökyüzünde gittikçe alçalmaya başlayan güneş yüklü araba, sıcaklığıyla başta Olympos olmak üzere çevredeki tüm dağları, tepeleri tutuşturup, ırmakları buharlaştırıp, iyice alçalıp yer istasyonlarının tüm uyarılarına rağmen bir de Afrika hava sahasına girince buradaki ülkeleri çöl eder, insanları karartır, Arap eder. Öyle ki, koca Nil  ırmağı bile kaçacak delik arar, sonunda bir delik bulur. Ama başını oradan bir daha hiç çıkaramaz ve onun için de o günden, bugüne kaynağını hiç kimse bilemez. Bu durumu,  yanan, yakınan Olympos’ta gören Zeus, kızgınlıktan deliye dönüp, eline aldığı yıldırımını, Phaeton'a fırlatır ve ortalık süt liman olur. Olur, ama Phaeton’dan da geriye de sadece bir nal ile süremediği dört tekerlekli, tek körüklü at arabalarına verilen faytonun adı kalır… ben de öğrendim bunları vakanüvis Lacrima’dan… ” der, vizörün içinde hayvan oldu mu, ilk sözü alan sonra da sözü bana, yeşil gözlü istiridyeye veren, yaşlı ve bilge deniz minaresi…
Ben de ona dedim… “Ben faytona binmem.”

Benim bildiğim fayton; günün soğuk veya sıcak ama hâlâ dünden yorgun gözleri ve duvara asılı koşumları ile ahırlarda bekleyen… adanın çıkarken kaygan, inerken kaypak yokuşlarında ayakları titreyen…  cepleri ve egoları şişkin kalabalıktan yılgın… kaderde ortak, paylaşımda kıskanç sahipleri ve boyunlarında bir tutam azık ile rızık peşindeki koşulu atları ile faytonlar, bende yalnızca hüznü ve meralarda özgürce koşmak için hak arayanların, hakkını sokakta arayanların, coplar altında havuza atlayıp, limonlu suyla gözlerini yıkayanların kavgasını simgeler

Onun için de ben, dizginlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, aklında yalnızca akşam içeceği bir kova su ve yiyeceği bir öbek saman ile kandırılan, gücü ve hızı hoyratça kullanılan, onuru ayaklar altına alınan atları ile ada yollarında Tuğrul’un tasvirine sığan, bu faytonlara binmem, binemem.

Oysa aynamda yansıyan tasvire bir göz at… o özgür bir at… yalnız özgür değil senin gibi bilge, bir at… eğer sırtına bindiğinde, hissederse senin iyi niyetli acemiliğini, asla incitmeden eğitip usta bir biniciye çeviriverir seni… ama eğer binmişsen biri gibi ve sevmemişse seni, bir de vurduysan haksız yere fiskeyi, sürerken süründürür seni, üstelik bir de yerde bulursun kendini.

Özgür bir at… hayatı seninle paylaşır ve kararlarına ortak eder kendini…  Ne demiştik?...

“At yaşamdır...
güzellik ile zarafetin,
cesaret ile gücün,
yetenek ile iyi karakterin, aklın birlikteliğini simgeleyen
tek canlı odur insanlardan sonra
insanlık tarafından genel kabul gören...

sonuçta fayton, her ne kadar tasvirdeki gibi önde iki küçük arkada iki büyük tekerlek ile yaylar üstüne oturmuş hafif bir gövdeden ibaret tek veya çift atlı bir araba olsa da bana göre en güzel fayton, yürüyemeyen ve müzede kalan faytondur diye bitirdim söyleyeceklerimi… budur işte, faytonun, aynama yansımış hali… 
-----------------------------------
24 Ağustos 2012, Burgazada 

Gelen Mesajlar  

Sevgili Altın Biraderim,

Bakan’la, gören bir midir? Sayende şimdiye kadar sadece baktığımız veya bakakaldığımız şeyleri görmeyi de öğreneceğiz; Kolay değil tabii bu. Sen “ben faytona binmem” dediğinde, yazdıkların ve de Burgaz’lı olarak hissettiklerinle haklısındır. Ben şimdi burada “ ben de binmem “  dersem sahtekârlık olur. Burgaz’da belki değil ama Büyükada’ya her gidişimde o faytonlara biniyorum Altın Biraderim, yalanım yok. Yani hem o fayton üzerinde Lunapark’a kadar yolculuk keyif veriyor ve hem de beni ve cüssemi göz önüne getirdiğinde o yolu yayan olarak yürüdüğümü hesap edersen Aya Yorgi’ye çıkmak için gıdım nefes kalmaz vallahi bende. Ayrıca o faytonlara binmek beni çocukluğuma da götürüyor, biliyor musun?
Rahmetli anam tarafından Sökeli olduğumu yeri gelmiş iken söylemiş olayım. Çocukluğumun nerede ise tüm yazları Söke’de geçti. Çağan Irmak filmlerinin o muhteşem Ege’li tipleri bana çok akraba gelir ol nedenle. Kuşadası’nı da 50’lili yıllardan beri çok iyi hatırlarım o yüzden ve de içim kan ağlar bu günkü Kuşadası’na baktıkça. Teyzemgil hala orada; her yıl giderim mutlaka. Gün geçtikçe de kötüleşiyor. İşte benim çocukluğumun Kuşadası’nda kordon boyunca Faytonlar görevdeydiler. Yani, Altın Biraderim, aklını Ada’nın mazlum atlarına ve onların yaşam koşullarına takmadıysan Faytonla gezinti keyiflidir be itiraf edelim şimdi. Hele o faytonların bu günkü alternatifinin “Kartal gönüllü”  “klimasız Şahinler “ olduğunu düşünürsen.

Hay Allah, nereden nerelere geldik. Kaleminle bin yaşa, Altın Biraderim.

Sevgi ile kal, hiç Burgazsız kalma.

Tuğrul Ünsal 25.08.2012
           
Sevgili Kardeşim, 
Deniz minaresi ve Spartat ile durumunu değerlendirdik. Senin faytona binmenin uygun olacağına karar verip,  izin verdik. İlgililere duyurduk. Keyfini çıkar, hoşça kal...

Mehmet Altın 25.08.2012


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder