Burgaz’da Donmuş Kareler III.
“ aynama yansıyan
anılarla, imgeler “
Fotoğraflar: Tuğrul ÜNSAL
Tasvir-i Fayton
Fayton’un Tuğrul’un vizöründen
aynama yansımış hâli…
Tuğrul’un vizöründeki faytonu gösterdiğimde, vizörün
içinde hayvan oldu mu, ilk sözü alan yaşlı ve bilge deniz minaresi… “Ben bu faytonu bilmem. Benim bildiğim
fayton, mitolojide bilinen adıyla Phateon, Güneş Tanrısı Helios ile kocası
Habeş Kralı’nı boynuzlayan, ölümlü Clymene’nin oğludur. Nitekim bu konuyu
zamanın magazin gazetesi (πεταλούδα=petaluda)’da yani Kelebek’te okuyan
Phaeton, Helios’a hesap sormaya
gittiğinde, o da bu durumu doğrular. Kanıtlamak için de adına ancak tanrıların
yemin ettiği Styx, Cehennem Nehri üzerine and
içerim ki dilediğin her şeyi yaparım, der. Phaeton da babasının, güneşi arkasına koyup gökyüzünde güne sürdüğü ve
7/24 dünyanın etrafında döndüğü, atlı
arabayı sürmek ister. Babası, oğlum
sen Ağaoğlu Ali’nin oğlu değilsin, olmaz bu iş… bunu tanrılar bile
kullanamıyor, özel dershaneler de dersini vermiyor… hem yukarıda medyum
Memiş’in çiftliğindeki boğa, aslan, akrep, yengeç, gibi bilumum mahluk, kahve
falı içine, döne döne çeker de öldürürler seni… dese de oğlu laf dinlemez." Bunun üzerine Styx ırmağı üzerine yemin etmiş
bulunan Helios mecburen boyun eğer ve oğlunu arabaya bindirir.”
Phaeton’un dizginleri
eline almasıyla beraber, komut verenin, her boku bilirim, klanından, bir çaylak
olduğunu anlayan ve kendisinden hiç de hoşlanmadıklarını şaha kalkıp, çifte
atıp, duyuran atlar, parlayıp, bir de doludizgin deli gibi koşmaya başlayınca,
Phaeton korkar ve dizginleri elinden bırakır. Uluslar arası hava sahasında kontrolden
çıkan, paraşütü de açılmayan, gökyüzünde
gittikçe alçalmaya başlayan güneş yüklü araba, sıcaklığıyla başta Olympos olmak
üzere çevredeki tüm dağları, tepeleri tutuşturup, ırmakları buharlaştırıp, iyice
alçalıp yer istasyonlarının tüm uyarılarına rağmen bir de Afrika hava sahasına
girince buradaki ülkeleri çöl eder, insanları karartır, Arap eder. Öyle ki, koca Nil ırmağı bile kaçacak delik arar,
sonunda bir delik bulur. Ama başını oradan bir daha hiç çıkaramaz ve onun için
de o günden, bugüne kaynağını hiç kimse bilemez. Bu durumu, yanan, yakınan Olympos’ta gören Zeus, kızgınlıktan deliye dönüp, eline
aldığı yıldırımını, Phaeton'a fırlatır ve ortalık süt liman olur. Olur, ama
Phaeton’dan da geriye de sadece bir nal ile süremediği dört tekerlekli, tek
körüklü at arabalarına verilen faytonun
adı kalır… ben de öğrendim bunları vakanüvis Lacrima’dan… ” der, vizörün içinde hayvan oldu mu, ilk sözü alan sonra da sözü bana, yeşil
gözlü istiridyeye veren, yaşlı ve bilge deniz minaresi…
Ben de ona dedim… “Ben
faytona binmem.”
Benim bildiğim fayton; günün soğuk veya sıcak ama hâlâ dünden
yorgun gözleri ve duvara asılı koşumları ile ahırlarda bekleyen… adanın
çıkarken kaygan, inerken kaypak yokuşlarında ayakları titreyen… cepleri ve egoları şişkin kalabalıktan
yılgın… kaderde ortak, paylaşımda kıskanç sahipleri ve boyunlarında bir tutam
azık ile rızık peşindeki koşulu atları ile faytonlar, bende yalnızca hüznü ve
meralarda özgürce koşmak için hak arayanların, hakkını sokakta arayanların, coplar
altında havuza atlayıp, limonlu suyla gözlerini yıkayanların kavgasını simgeler…
Onun için de ben, dizginlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan,
aklında yalnızca akşam içeceği bir kova su ve yiyeceği bir öbek saman ile
kandırılan, gücü
ve hızı hoyratça kullanılan, onuru ayaklar altına alınan atları ile ada yollarında
Tuğrul’un tasvirine sığan, bu faytonlara binmem, binemem.
Oysa aynamda yansıyan tasvire bir göz at… o özgür bir at… yalnız
özgür değil senin gibi bilge, bir at… eğer sırtına bindiğinde, hissederse senin
iyi niyetli acemiliğini, asla incitmeden eğitip usta bir biniciye çeviriverir
seni… ama eğer binmişsen biri gibi ve sevmemişse seni, bir de vurduysan haksız
yere fiskeyi, sürerken süründürür seni, üstelik bir de yerde bulursun kendini.
Özgür bir at… hayatı seninle paylaşır ve kararlarına ortak eder
kendini… Ne demiştik?...
“At yaşamdır...
güzellik ile zarafetin,
cesaret ile gücün,
yetenek ile iyi karakterin, aklın
birlikteliğini simgeleyen
tek canlı odur insanlardan sonra
insanlık tarafından genel kabul gören... “
sonuçta fayton, her ne kadar tasvirdeki
gibi önde iki küçük arkada iki büyük tekerlek ile yaylar üstüne oturmuş hafif
bir gövdeden ibaret tek veya çift atlı bir araba olsa da bana göre en güzel
fayton, yürüyemeyen ve müzede kalan faytondur diye bitirdim söyleyeceklerimi… budur işte, faytonun, aynama yansımış hali…
-----------------------------------
24 Ağustos 2012,
Burgazada
Gelen Mesajlar
Sevgili
Altın Biraderim,
Bakan’la, gören bir midir? Sayende şimdiye
kadar sadece baktığımız veya bakakaldığımız şeyleri görmeyi de öğreneceğiz;
Kolay değil tabii bu. Sen “ben faytona binmem” dediğinde, yazdıkların ve de
Burgaz’lı olarak hissettiklerinle haklısındır. Ben şimdi burada “ ben de binmem
“ dersem sahtekârlık olur. Burgaz’da belki değil ama Büyükada’ya her
gidişimde o faytonlara biniyorum Altın Biraderim, yalanım yok. Yani hem o
fayton üzerinde Lunapark’a kadar yolculuk keyif veriyor ve hem de beni ve
cüssemi göz önüne getirdiğinde o yolu yayan olarak yürüdüğümü hesap edersen Aya
Yorgi’ye çıkmak için gıdım nefes kalmaz vallahi bende. Ayrıca o faytonlara
binmek beni çocukluğuma da götürüyor, biliyor musun?
Rahmetli anam tarafından Sökeli olduğumu
yeri gelmiş iken söylemiş olayım. Çocukluğumun nerede ise tüm yazları Söke’de
geçti. Çağan Irmak filmlerinin o muhteşem Ege’li tipleri bana çok akraba gelir
ol nedenle. Kuşadası’nı da 50’lili yıllardan beri çok iyi hatırlarım o yüzden
ve de içim kan ağlar bu günkü Kuşadası’na baktıkça. Teyzemgil hala orada; her
yıl giderim mutlaka. Gün geçtikçe de kötüleşiyor. İşte benim çocukluğumun
Kuşadası’nda kordon boyunca Faytonlar görevdeydiler. Yani, Altın Biraderim,
aklını Ada’nın mazlum atlarına ve onların yaşam koşullarına takmadıysan Faytonla
gezinti keyiflidir be itiraf edelim şimdi. Hele o faytonların bu günkü
alternatifinin “Kartal gönüllü” “klimasız Şahinler “ olduğunu düşünürsen.
Hay Allah, nereden nerelere geldik. Kaleminle
bin yaşa, Altın Biraderim.
Sevgi ile kal, hiç Burgazsız kalma.
Tuğrul Ünsal 25.08.2012
Sevgili Kardeşim,
Deniz minaresi ve Spartat ile durumunu değerlendirdik. Senin faytona binmenin uygun olacağına karar verip, izin verdik. İlgililere duyurduk. Keyfini çıkar, hoşça kal...
Deniz minaresi ve Spartat ile durumunu değerlendirdik. Senin faytona binmenin uygun olacağına karar verip, izin verdik. İlgililere duyurduk. Keyfini çıkar, hoşça kal...
Mehmet
Altın 25.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder