Burgaz’da Donmuş Kareler VII.
“ aynama yansıyan
anılarla, imgeler “
Fotoğraflar: Tuğrul ÜNSAL
Tasvir-i Cafe
Cafe Harrison denen
yerin
Tuğrul’un
vizöründen
aynama
yansımış hâli…
Adaya, Kınalıada yönünden vapur ve motorlarla gelenlerin,
adaya yaklaştıklarında gözlerine batan ilk objedir, Harisson Cafe…
Terrigal,
Nottingham, ve Boston’daki adaşları ile bağlantısı var mıdır, bilemem
ama adaya her ayak basanın, adının neden ve nereden geldiğini mutlaka sorduğu
bu mekânın iticiliği, herhalde adanın
ruhuna, sesine aykırı adı ile çirkin tabelasından olsa gerek… Allah’tan ki,
Allah’tan, Tuğrul’un tasvirinde yer alan cemal-i mutlak, biri hüsn-ü kuruntu,
üç kişi sayesinde bu çirkinlik biraz dengeleniyor da insan bir nebze tasvire
göz atabiliyor!...
deyip tasviri, yaşlı ve bilge deniz minaresine gösteren
yeşil gözlü, dede istiridye, ondan “…
Beni artık buna da bulaştırma, çünkü ben buraları çok iyi bilmem, hem bütün bu
çirkinliklerden dolayı çok yorgunum zaten… sen, en iyisi bunu, orada Medeni Bey Burnunda yıllardır yaşayan,
oraları benden daha iyi bilen, yaşlı Burgaz Anasına sor… dedi. Ben
de hazır orada biraz bekledikten sonra, erguvan renkli ipliksi saçlarını
savurarak, kıyı boyunca yüzen Burgaz Anasını gördüğümde, kendisini durdurdum
ve…
Ey elini öpmeye uzak
kaldığım,
Erguvan saçlarına el
atamadığım
Bilge Burgaz Anası!
Nedir bu mekânın
aslı astarı?
diye sordum.
Sormamla birlikte, bir sevindi ki fukara… Meğer uzun
zamandır kimseyle konuşamamış, sessiz ve sakin günlük işlerini görüp kuytu bir
yerde uyuklar durur, avlanacak eski gücü
de olmadığından ancak yanından geçen küçük deniz canlılarına takılırmış.
Kendine değer verildiğinden mi neden bilmem, bir canlandı “Dur, sana bu mekânın hikâyesini sondan başa, baştan sona, bir bir
anlatayım…” deyip bir konuşmaya başladı ki, susturana aşk olsun…
Benim genç
yaşlarımda, 1926 senesinde, Tuğrul’un tasvirinde görünen Gezinti Caddesinden,
yukarıda Gönüllü Caddesine kadar olan,
içinde bir de köşk bulunan bu araziyi, sahibi Sinyosoğlu’ndan, alan Dr.
Medeni Akman, buradaki mevcut köşkü, lüzumlu ilavelerle hıfzıssıhhaya muvafık
bir tarzda, iki sene içinde tadil ederek, 1928’de İstanbul’un ilk sanatoryumunu
vücuda getirdi.
Zevcesi, Müdüre
Mihrinaz Medeni Hanımefendi himayelerindeki, teşrinisani bidayetinden nisan
nihayetine kadar kaloriferleri de yanan, üç pavyon mevcutlu sanatoryumun, şarki
cenubî ve cenup cihetlerinden gelen rüzgârlara açıklığı hasebi ile kış, yaz
güneşli ve ılık, vâsi bahçesi ise çok canlıydı.
Burgazada Sanatoryumu
cenubî ciheti
Cenuba nazır
verandalı köşkteki umumi methalinden içeri girilince I.katta idari ve
hıfzıssıhha odalarına, misafir kabul salonuna, yemek salonuna, kütüphane ve
yazı odasına gidilirdi. II. ve III. Katlarda şarkî cenubî cihetteki beş oda ile
garbî cenubî cihetteki 5 odada beyaz lake eşyalar, ikişer yatak ve her katta da
duvarları beyaz fayans kaplı apteshaneler mevcuttu.
Ne yazık ki, 1941’de
Heybeliada’da açılan büyük sanatoryum nedeniyle, Burgaz Tarihi’nin satırlarına
düşen bu müessesenin hastalarının, güneşlenme yerlerinden biri de bana
gösterdiğiniz tasvirin Burgazada Sanatoryumu olarak aynama yansımış yeriydi.
2009 yılında, benim de gözlerimin önünde yapılan katliamla, sanatoryuma bitişik
bu yerdeki sarnıcın önden yırtılması, hafriyatının yapılıp sonra da tadil
edilmesi suretiyle vücuda getirilen, kâfir namlı bu müessesenin iznini ise
maalesef adanın belediyesine hâkim içtimaî demokrat bir fırka tarafından
verildi! Başka da ne diyeyim?
Budur işte içinde
İstanbul’un belki de Türkiye’nin en eski sanatoryumu ile adını bile anmak
istemediğim kâfirin yerinin anılarımda aynama yansımış hali …” deyip, erguvan renkli ipliksi
saçlarını savurarak, kıyı boyunca yüzen Burgaz Anası da bitirdi kendi
hikâyesini…
-----------------------------------
27 Ekim 2012, Burgazada
Bilin bakalim: Bu yali nerede bulunuyor? Hahaha... (Bugün ki halini belki sizde tanimazsiniz?)
YanıtlaSilhttps://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153552100643427&set=a.38803723426.46339.613283426&type=1&theater