Burgaz’da Donmuş Kareler XI.
“ aynama yansıyan
anılarla, imgeler “
Fotoğraflar: Tuğrul ÜNSAL
Tasvir-i Vator
Tuğrul’un vizöründen
“Ada vapuru mu? Sorusu
Tuğrul’un bu tasvirini gördüğümde “ben de buna yorum yapmam… deyip tasviri neredeyse suya atacaktım ki,
Tuğrul’un mahzun ve meyus, şimdi ben ne
yaptım?... bakışlarını görüp vazgeçtim…” dedi ve devam etti yeşil gözlü, dede istiridye…
Gördüğünüz, 90’lı yıllarda, yalnızca akşamları, kalabalık
iş saatleri çıkışında, artan yolcu kapasitesine paralel olarak, Bostancı’dan
Adalar’ın her birine ayrı ayrı, istiap haddini aşınca(!) kalkan… veya “haydi
kaptan, bu ne ya? Kalksana artık, bir
saattir bekliyoruz
yaa…” denince, miçonun motor marş kolunu birkaç kere çevirmesiyle harekete
geçen, çinekop boyutlu teknelerin, yazları çalışan kofana boyutudur.
Dört tarafı denizle çevrili bu motorlar, Ada Dilinde,
“Vator”, yani “motor dersem çık, vapur
dersem çakma…” olarak bilinir.
Bunların tedavüle çıkma nedenlerinden biri de ben, babamın
beşiğinde, tıngır mıngır sallandığımdan beri hiç değişmeyen, değiştirilemeyen,
kamu yararına tertip edil(e)meyen, Şehir Hatları, Bostancı-Adalar-Bostancı
tarifelerinin, Şirket-i Hayriye, Seyr-i
Seferleri Tarifesinden bire bir alınmasından dolayı, tarifelerdeki geniş sefer
aralarında beklemekten yorulan yolcuların, herhangi bir araçla bir an önce
adaya varma talepleridir.
Öyle ki, bu talep yoğun keyfe gerilim, cuma akşamları
tavana vururdu. Günü birlik gidip gelen yolculara ek olarak, aynı iskeleden
Yalova – Çınarcık’a gideceklere, hafta sonunu adada geçirecek olanlar da
yolcular da eklenip, kümülatif toplamı, hep beraber vapur iskelesindeki
turnikeye yüklenince, bu durumu görüp şapkası uçan ve bir birine işmar eden
adalılar, bir elinde taze ceviz,
diğerinde haşlanmış mısır, verilen ve alınan selamlarla, ne olursa olsun
motorları doldururdu.
“Bir an önce
adaya gidelim yeter deyip,” hepimizin de aynı adada
olmanın ortak paydası ile kuru tahta üzerinde diz dize, adalıların olmazsa
olmazı dedikodu nefesi mesafesinde, bu nedenlerle ve bu şekillerde yıllar
geçti. Eşim siyah gözlü istiridye, küçük atlı istiridye doğmadan bir gün önce
bile bu motorlarla bu şekilde seyr-i sefer eyledi.
Nihayetinde “Burgaz’a motor!
Heybeli’ye motor!” nidaları sustu. Sesi, Şehir Hatları
Tarifesi’nin boşluklarını fırsat bilen neo-liberal akım, satırlarında iki rakam
bir nokta iki rakam, sütunlarında ada adı, gittisi, döndüsü noktalarıyla
doldurup, kendileri bir tarife oluşturdu.
Baktılar ki bu iş oturdu… halka hizmetten başka bir şey
düşünmeyen etkili ve yetkili yerel yöneticiler ile yine kendim için bir şey
istiyorsam namerdim diyen müteşebbis de oturdu… el ele yaptıkları fayda maliyet
analizleri sonucunda, Adalar’a kış aylarında vapur çalıştırmanın, ekonomik
olmadığı gerekçesiyle 2009 yılı yaz sezonu sonunda kamu yararına bir karar
oturttular.
Bu kararla da mahallesinde dolanan, endamına vurgun bıçkın
motorlara, yıllardır diri ve savurgan kalçalarının köpüğüne bile yaklaştırmayan
vapurlar, adalıların itirazlarına, “vapurlar için söylendik,
şikâyet ettik, alın işte müstahaktır bize…” vıdı vıdıları altında, sömürülmüş gövdeleri,
rimelleri akmış gözleri, pörsümüş göğüsleriyle, yerlerini vatorlara bıraktılar…
Şimdi,
evin
akşamları gelen bireyini, güzel giysilerle karşılamak,
iki metre
kare iskele denilemez bir yerde,
yok
hükmünde…
Şimdi
vatorun
içinde
sıcaklığında
sevginizin, sevgisine sarılamazsın bile…
hani derler
ya, “beterin,
beteri vardır”
Şimdi
binemeyince,
bavulla, çocuk arabası, yaşlı arabasıyla kolayca vatorlara
vallahi
mumla aramaya başladık
iskele,
sancak, bavulların, kolilerin üzerinden engel atlamayı, vapurlarda
Şimdi,
nerede
kuracağız çilingir sofrasını,
nerede
yudumlayacağız kapağın altındaki arpa hülasasını,
çözemedik
bunlarda
velhasıl-ı
kelam,
uzun lafın
kısası
yoktur bu
ucubelerin
aynama
yansımış ne tasviri ne de başka bir hali ortada…
deyip, bitirdi yeşil gözlü dede istiridye…
-----------------------------------
01 Aralık 2012,
Burgazada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder